11 ilimizde büyük yıkıma yol açan 6 Şubat depreminin üzerinden iki yıl geçti.
Bölgeden gelen görüntüler bu süre içinde depremin yol açtığı yaraların sarılmadığını gösteriyor.
Depremde resmi açıklamalara göre 57 bin vatandaşımız hayatını kaybetti. Ancak bugün bile hala yakınlarının cenazelerine ulaşamamış vatandaşlar var. İki yıllık süreye karşın çocuklarının, torunlarının cenazesini bulamadıklarını söyleyen depremzedeler var. Bu vatandaşlarımız kayıp cenazeler için de sorumlulara karşı kamu davası açılmasını istiyorlar.
Can kayıplarının yanı sıra depremin yol açtığı yıkımın boyutları da çok büyük.
Cumhurbaşkanlığı raporuna göre yapılarla ilgili bilgiler şöyle:
Depremden etkilenen bina sayısı 11 ilde toplamda 2 milyon 618 bin 697.
6 Mart 2023 tarihi itibarıyla 1 milyon 712 bin 182 binada yapılan hasar tespit çalışmaları sonucunda 35 bin 355 binanın yıkıldığı, 17 bin 491 binanın da acil olarak yıkılması gerektiği, 179 bin 786 binanın ağır, 40 bin 228 binanın orta ve 431 bin 421 binanın az hasarlı olduğu tespit edildi.
Yıkılan veya büyük hasar gören binaların arasında mesken olarak kullanılanların dışında tarihi ve kültürel yapılar, okullar, idari binalar, hastaneler, oteller var.
CHP Milletvekili Zeynel Emre de şu bilgileri paylaştı:
“650 bin konut sözü yalan oldu. Bebek ölümlerinde deprem bölgesindeki kentler ilk sıralarda. Maddi kaybımız 103 milyar dolar civarında. 369 dava, bin 750 sanık, 351 tutuklu var, tek bir tutuklu kamu görevlisi yok.”
CHP Lideri Özgür Özel de deprem bölgesine yaptığı ziyaretler sırasında şu bilgiyi verdi:
“’Bir yılda herkes evine kavuşacak’ dediler, bunu seçim kampanyasının temel vaadi yaptılar. Oysa şimdi görüyoruz ki ancak yüzde 30’u teslim edilebilmiş.”
Türkiye Belediyeler Birliği’nin iki yıl sonra deprem bölgesinde yaptığı inceleme sonucunda hazırlanan raporda ise şu bilgiler yer alıyor:
“7 Şubat 2024 tarihi itibariyle 691 bin 959 kişi konteyner kentlerde, 18 aydır, 21 metrekarelik alanlarda mahremiyetten uzak, iç içe bir hayat yaşıyor. Depremzede illerde, konteyner kentler yaygın olarak kullanılsa da özellikle Hatay’da hala çadırlarda yaşamak zorunda kalan vatandaşlar var..”
Tablo hiç iç acıcı değil.
Konteynırlarda yaşayan 600 bin vatandaşımız kaderine terk edilmiş durumda.
Bilim insanları doğal afetleri önlemenin mümkün olmadığını ancak can kayıpları dahil verdikleri zararın önlenmesinin mümkün olduğunu vurguluyorlar.
Gelişmiş ülkelerde artık derem nedeniyle can kayıpları olmuyor ve birkaç kişiyle sınırlı kalıyor.
Çünkü bu ülkelerde özellikle deprem bölgelerinde yapılar depreme karşı dayanıklı yapılıyor.
Yapılara oturma izni verilmeden depreme dayanıklı olup olmadıkları titiz bir şekilde inceleniyor.
Türkiye’de ise denetimsizlik ve cezasızlık hakim olduğu için etkili bir denetim ve ceza sistemi yok.
Türkiye’de insanın hayatı o kadar önemsiz ki iktidar çıkardığı imar aflarıyla övünüyor.
Oysa imar affı demek kötü ve eksik malzemeyle yapılmış, depreme dayanıklı olmayan binalara iskan izni vermek anlamına geliyor.
Bu, “önemli olan insan hayatı değil, rant” demek, “müteahhit daha çok kazansın” demek.
Bu zihniyet değişmedikçe Türkiye’nin doğal afetlerde onbinlerce can kaybetmesinin önüne geçilmesi de mümkün görünmüyor.
More Stories
Deprem SOS’u: 110 Saat Sonra Kurtuluş Mucizesi
Ege’de korkutan senaryo: Dakikada 2 km ilerleyecek
CHP’de adaylık için üçlü toplantı