İran İstihbarat Mekanizması Üzerine Derinlemesine Analiz

MİLLİ İstihbarat Akademisi (MİA) Başkan Yardımcısı Hakkı Uygur’un kaleme aldığı ‘Dünden Bugüne İran İstihbarat Mekanizması’ analizi yayımlandı. Çalışmada, devrimden sonraki süreçte İstihbarat Bakanlığı ve Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı birimlerin çekişmesinin, hasım güçlere alan açtığına dikkat çekildi.

Milli İstihbarat Akademisi tarafından yayınlanan analizde; İran istihbarat mekanizmasının dönüşümü ele alınırken; tarihsel süreç, kurumsal dönüm noktaları ve süreklilik gösteren yapısal zaaflara odaklanıldı. Dönüşüm süreci somut hadiseler üzerinden örneklendirildi. Bu bağlamda İran’da Pehlevi Hanedanı döneminde faaliyet gösteren istihbarat teşkilatı SAVAK incelendi; devrime giden süreçteki başarısızlıklarının arka planı irdelendi. Devrimden sonraki süreçte ise İstihbarat Bakanlığı ve DMO’ya bağlı istihbarat birimlerinin çekişmesinin ve iç politikadaki olumsuz rekabetin, başta İsrail olmak üzere hasım güçlere nasıl alan açtığı anlatıldı. Analizde, dengesiz büyüyen, aşırı ideolojik ve siyasi tutum içine giren farklı kurumlardaki yozlaşmaların yarattığı olumsuz etkinin benzeri, belki daha da şiddetlisinin istihbarat örgütlerinde de müşahede edilebildiği ve son yüzyılda farklı resmi ideolojileri benimseyen İran özelinde görüldüğü üzere bu durumun, milli güvenlik alanında oldukça yıkıcı sonuçlara yol açabileceği vurgulandı.

İRAN İSTİHBARATININ TARİHSEL SEYRİ

Analizde, İslam Cumhuriyeti’nin ana istihbarat aygıtı olan İstihbarat Bakanlığı’nın, 1990’lı yıllarda rejim muhaliflerine karşı yargısız infazlar gerçekleştirecek kadar siyasallaştığı vurgulandı. 2000’li yıllarla birlikte ise bakanlığın zayıfladığı ve yerini büyük ölçüde DMO’ya bıraktığı belirtildi. Siyasi, askeri ve ekonomik gücünü istihbarat faaliyetlerine yansıtan DMO’nun, iç güç mücadeleleriyle önemli güvenlik ve istihbarat açıklarına yol açtığına yer verilen analizde, İran’ın özellikle MOSSAD’a atfedilen sabotajlar, suikastlar ve saldırılar nedeniyle ciddi kayıplar yaşadığı vurgulandı. Ayrıca nükleer tesisler, üst düzey askeri yetkililer ve bilim insanlarına yönelik saldırıların; ülkenin güvenlik imajını derinden sarstığı ifade edildi. Analizde 2024 yılında İsrail’le artan çatışmalar ve Haniye suikastının, İsrail’in İran topraklarındaki operasyonlarının zirve noktası olduğu vurgulanırken, İran’ın bu zayıflıkları gidermek için son 10 yılda Çin ve Rusya ile derinleşen teknolojik iş birliği çabalarına ağırlık verdiği ancak şu ana kadar beklenen sonuçlara ulaşamadığı belirtildi.

Related Posts

Özgür Özel ne yapacağını şaşırdı: Alevilere ‘ibadet’ vaadinde bulundu

Kurultay tartışmalarıyla CHP koltuğunu kaybetme ihtimali olan Özgür Özel, İstanbul’da katıldığı Muharrem Orucu iftar programında yaptığı konuşmada “Cemler, ibadet olarak din derslerinde yer alacak. Kimse zorunlu din dersi görmek zorunda kalmayacak.” açıklamasında bulundu. Bu açıklamanın ‘Alevi’ kimliğiyle bilinen eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiye geri döneceği tartışmalarının gölgesinde yapılması dikkatlerden kaçmadı.

Mahmut Tanal: İrfan Değirmenci’yi aldık…

Mahmut Tanal: İrfan Değirmenci’yi aldık…

Bakanlık, TÜGVA için çalışıyor: Devletin okulları TÜGVA’nın emrine veriliyor

CHP’li Uğur Kalkan, AKP’ye yakınlığıyla bilinen Türkiye Gençlik Vakfı(TÜGVA)’nın Gaziantep’te devlet ve belediye imkânlarını kullanarak büyüdüğünü, devletin okullarında yaz okulları açmaya devam ettiğini ifade etti.

Meksika’da mumyalanmış 60 ceset bulundu: Polis soruşturma başlattı

Meksika’nın Chihuahua eyaletinde, bir krematoryum binasında 60 adet mumyalanmış ceset bulunduğu bildirildi.

İsrail basını, Suriye ile 2025’in sonuna kadar barış anlaşması imzalanacağını iddia etti

İsrail basını, Tel Aviv ile Şam yönetimleri arasında 2025 yılının sonuna kadar bir barış anlaşması imzalanacağını öne sürdü.

Kıbrıs’ta İsrail endişesi! Savaşı bahane ediyorlar

KKTC’de Ulusal Birlik Partisi (UBP) Gazimağusa Milletvekili Yasemin Öztürk yaptığı açıklamada, “Hem Güney Kıbrıs’ı hem Kuzey Kıbrıs’ın halkını aptal yerine koyuyorlar. Bizim iyi niyetimizi kullanıyorlar. İsrail’den Güney Kıbrıs’a savaşı da bahane ederek ciddi anlamda bir göç başladı” dedi. Öztürk, İsraillilerin amacının adada Türk düşmanlığı yaratmak olduğunu söyledi.